Tütün Kontrolu Deyip Geçmeyin..

Tütün Kontrolu Deyip Geçmeyin..Vatan, 11.05.2011,

http://haber.gazetevatan.com/Haber/376743/1/Gundem
Vatan, 11.05.2011, Tanzer GEZER,  ofis@ihtilafyonetimi.com
 
Tütün kontrolü kavramı hayatımıza, 25.12.2004 günü, Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nin Resmi Gazetede yayınlanmasıyla girdi.

Çerçeve Sözleşmeye göre, tütün kullanımı, halk sağlığı açısından ciddi sonuçları olan bir salgındı. Giderek yayılmakta ve hızla artmaktaydı. Salgın, Dünya çapında tahrip edici sağlık, sosyal, ekonomik ve çevresel sonuçlara sebep oluyordu, önlenmeliydi.

İşin kötüsü sadece tütün bağımlıları değil, kendileri tüketmedikleri halde dumana maruz kalan bilinçli insanlar da - gençler, çocuklar ve bebekler (ana karnındayken bile) de - zarar görüyordu.

Buna rağmen, sigara içme hakkı diye bir salata da ortaya atılabilmiştir. Tütün Endüstrisi, tütün kullanıcılarına ve potansiyel kullanıcılara, başkalarının sağlığını tehlikeye atma konusunda tercih yapma hak ve yetkilerinin bulunduğunu savunacak kadar gözünü karartmıştır.

Tütün Endüstrisinin, özellikle gençlere yönelik reklam kampanyaları lanetle anılmaya, entrikaları ortaya dökülmeye ve tütün kullanımına bağlı kanser olgularının Devletlere yüklediği parasal yükler artmaya başlayınca, sıradan bir yurttaşın tütün ile mücadele edemeyeceği gerçeği karşısında, Taraf Devletler, Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesinin gereklerini yerine getirmek için adımlar atmaya başlamışlardır.

Tütün Endüstrisinin, tütün kontrolündeki çabaları bozma ve yıpratma girişimlerine karşı tetikte olunması ve Tütün Endüstrisinin tütün kontrolü çabalarında olumsuz etkilere neden olabilecek faaliyetlerinden haberdar olunması gerektiği, Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesinde özellikle vurgu yapılmış bir gerçektir.

Türkiye’de konuyla ilgili yasa boyutu dev adımla gelmiştir. Çerçeve Sözleşmede, “toplumun tütün ürünleri tüketimini ve tütün dumanına maruz kalmasını önleyerek veya azaltarak sağlık düzeylerini yükseltmeyi amaçlayan, arz, talep ve zararı azaltma stratejileri” olarak tanımlanan tütün kontrolü artık hayatımızdadır ancak, uygulamada aksaklıklar olduğu ve Tütün Endüstrisinin bel altından vurmaya devam ettiği de bilinmektedir.

Geçtiğimiz ay Ankara’da Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Uluslararası Sempozyumuna katıldım. Konu, Çocukların Madde Bağımlılığından Korunmasıydı. Madde deyince, Sempozyumda konuşmacılar genelde tütün ile eroini birarada konuştular. Farklıdırlar ve mutlaka ayrı ayrı ele alınmalıdırlar.

Yine de ortak bir noktaları var.

Her ne kadar Çerçeve Sözleşme gerekçe olarak Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin, Devletlerin çocukların mümkün olan en yüksek sağlık standartlarında yaşama haklarını tanımaları hükmüne atıfta bulunmuşsa da bu yetersizdir.

Tütün ürünlerinin içinde bulunan nikotinin psikotrop bir madde olması nedeniyle Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin 33. Maddesi, tütün bağımlılığında da Devlet’e, çocuk ve gençleri, bu madddenin kullanımına ve üretimi ve kaçakçılığında kullanılmaya karşı koruma görevini vermiştir.

Devlet, önlemek amacıyla yasal, sosyal ve eğitsel niteliktekiler de dahil olmak üzere her türlü uygun önlemleri almak yükümlülüğüne sahiptir.

Bu nedenle, bu hafta (09, 10, 11 Mayıs 2011) Kocaeli Sabancı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen 5. Sigara ve Sağlık Ulusal Kongresi önemlidir.

Önemlidir çünkü bu Kongrede katılımcıların yanı sıra Devlet de; Tütün kontrol politikalarının Tütün Endüstrisi çıkarlarından korunmasını, Medya ve tütün kontrolunu, Tütün kontrolünün neresinde olduğumuzu, Tütün kontrolunda hukuk mücadelesini, Örgün sigara bırakma etkinliklerini, Gençlerin tütüne ulaşabilirliklerini, Nargile ve aromalar ile İş sağlığı meselelerini öğrenme fırsatı bulacak.

Kongre programı çok zengin ve panelistler konunun uzmanları akademisyenler ve profesyoneller.

Moderatörlüğünü yapacağım “Tütün Kontrolunda Eğitim Kurumları ve Modeller” panelinin konuşmacıları, Toplumun eğitimi için taraflar ve modellerini (Prof. Dr. Dilek Aslan), Tütün kontrolu eğitiminde doğrular ve yanlışları (Yard. Doç. Dr. Hülya Yüksel), Eğitim kurumlarında tütün ile mücadele çalışmalarını (Halil Polat) ve Halka yönelik çalışmaları (Dilek Aydoslu) anlatacaklar.

Prof. Dr. Elif Dağlı “Endüstrinin politika engellemesi örneklerini” anlatırken, Prof. Dr. Özen Aşut “Türkiye'de tütün kontrolü ile ilgili halk sağlığı politikaları geliştirilmesinde ve uygulanmasında, ulusal kanunlar doğrultusunda, bu politikaları Tütün Endüstrisinin ticari ve diğer çıkar çevrelerinden nasıl korunabileceğini”, Prof. Dr. Cevdet Erdöl “Türkiye'de son mevzuat uygulamalarını”, Av. Turgut Kazan “4207 sayılı kanunun mahkeme süreçlerini” aktaracak.

Prof. Dr. Nazmi Bilir, Prof. Dr. Oğuz Kılınç, Prof. Dr. Fuat Ercan, Dr. Toker Ergüder, Prof. Dr. Hilal Özcebe gibi değerlerimiz de sunumlarıyla ihtilafın çözümü için katkıda bulunacaklar (ssuk.org.tr).

Ekip süper, ve Dünya’da hızla gelişen ve değişen “Tütün Kontrolu” kavramının ülkemizde de “yan ilgi alanı” olmaktan çıkıp uzmanlık dalı olmaya doğru ilerlediğinin bilincinde. Çünkü, Türkiye, geçtiğimiz iki yıl içerisinde hem Dünya tütün kontrol uzmanlarını, hem de tütün endüstrisini şaşkınlığa uğratarak küresel tütün kontrol reçetelerini uygulama başarısı ile Avrupa dördüncülüğüne tırmandı ama bu başarı, sorumluluğumuzu ve beklentileri arttırdı.

Tütün ürünleri ile ihtilafımız açısından öncelikle Devlet’in bu konularda bilgilenmesi önemlidir çünkü Tütün Endüstrisi’nin uyumadığı, giderek aktif ve agresif pazarlama ve satış uygulamaları icat ettikleri, mevcut yasanın delinmesi açısından önemli çaba sarfettikleri bilinmektedir.

Son söz olarak, bağımlıların kapalı alanlarda sigara içme haksız mücadelelerini bile bağımlıdırlar gerekçesiyle anlayabiliyorum ancak, kendileri sigara içmedikleri halde kuzu kuzu 15 dakikada bir sigara içenleri takiben sokak bekleyenleri bir türlü anlamıyorum.

Tütün Endüstrisi ile mücadelede bize akıllı insanlar lazım, tütün kontrolu deyip geçmeyin...

Tütün kontrolunu toplumun hiçbir katmanında henüz içselleştiremediğimiz ve daha çok çalışmamız gerektiği ortada.