Sigara içsem daha iyi!

Sigara içsem daha iyi!Hürriyet, 09.07.2011,

http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/18207161.asp?mnID=18207161
Hürriyet, 09.07.2011, Melike KARAKARTAL, mkarakartal@hurriyet.com.tr

Hanidir sigara-sigarayı bırakma muhabbeti yapmıyordum, hazır burnum sızlarken şunu bir konuşalım.
Öncelikle niçin burnum sızlıyor onu anlatayım.
Efendim, evvelki gün, kalabalık bir kafedenin sokak masalarında, takribi 2 saat oturdum. Yazın dış mekanda oturmak işkenceden farksız, herhalde sigara içiyor olsam, bünyeye bu kadar duman almış olmazdım. Hâlâ gözlerim ve burnum acıyor.
Aman yanlış anlamayın, hiç öyle “Sigara içenler ölsün, madem kendilerine zarar veriyorlar, ne halleri varsa görsün” diyenlerden ya da “Ay çok alerjik bir insanım sigara dokunuyor” hassaslarından değilim.
Fakat şu anda dış mekanda, yani bir kafede, restoranda oturmak, ağzınızı eksoza dayamış gibi hissetmek demek. Böyle bir ortamda, sigara içen adam bile benim durumuma düşebilir.
Öncelikle şunu söyleyeyim; herkes dilediği gibi kendini öldürebilir, sigarasını içebilir, canının istediğini yapabilir. Zaten sıkıntı da buradan kaynaklanıyor...
Ben de bir içmeyen olarak, canımın istediğini yapmak istiyorum. Sigara içmeyenlerin de istediğini yapmak, özgür davranmak gibi hakları bulunuyor, değil mi? Yani benim bir dış mekanda, özgürce oturup oksijeni ciğerlerime çekme hakkım var. Öylese nedir bu eza?
Kışın soğuktan, yazın sigara dumanından dış mekan keyfi yapmak bize haram. Şimdi “Keşke dışarıda da yasaklansa” diyeceğim, sıkı içiciler “Bir o keyfimiz vardı, onu da almayın” diye bağırınacaklar.
İçenlerin keyfi varsa, içmeyenlerin de keyfi var arkadaş! Şu anda, içenler içmeyenleri güzel havalarda dahi, klimalı iç mekanlara hapsetmek zorunda bırakıyorlar. Soruyorum o zaman: Sizinki keyif de bizimki değil mi?
4 mevsim işkence
Bu iş kışın ayrı, yazın ayrı dert. Kış mevsiminde kalabalık bir masada birisi “Ben sigaraya çıkıyorum” demeyegörsün mesela.
İşte o anda tiryakilerin arasında görünmez bir bağ oluşur. Sanki böyle, sicimle birbirlerine bağlanmış gibi, Daltonlar misali sıraya dizilerek kapının önüne çıkar ve çeneleri takırdayarak sigara içerler.
Bu arada olan içmeyene olur tabii, masada kalan bir sap odur çünkü. Muhabbete katılması için o da sigara içenlerin yanına çıkıp, içmese bile ortama ayak uydurması gerekir. Aksi takdirde “sıkıcı insan” olmaktan kurtulamaz.
Yazın ise kahvaltılarını sigara ile yapmış, bu yetmiyormuş gibi haftada bir kez duşla yetinen kimi adamlar toplu taşıma araçlarında toplu ölümlere sebep olacak kadar keskin ve çirkin aromalar yayar.
Kışın toplu taşıma araçlarına binerken sigarasını emerek kapıda atanları ve içeridekileri bezdirenleri de geçmeyeyim tabii.
Hal böyleyken “sigara içenlerin keyfi, hak ve özgürlükleri”nden bahsetmek biraz gülünç görünüyor.
Çünkü biri kendi hal ve özgürlüklerini kullanırken, diğerinin hakkına tecavüz ediyor, kişisel alanına giriyor. Daha da önemlisi, ciğerine duman solumasına sebep oluyor.
Fakat sigara içmeyenin içene bir zararı yok.
Diyorum ki, ben de dış mekanda bol miktarda sigara dumanına maruz kalırsam ortama bir radyoaktif madde götüreyim. Sigara içenlerin derilerine sürer, koklatır, onları güzelce radyasyona maruz bırakırım.
Madem birileri benim ciğerlerime duman üflemeyi “özgürlük” ya da “keyif” olarak görüyor, ben de radyasyon yayayım bari, en azından “hak”larımız eşitlenir!