Sigaramın dumanına sarsam saklasam seni

Sigaramın dumanına sarsam saklasam seniZaman, 09.01.2008,

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=635168
Zaman, 09.01.2008, M. Naci BOSTANCI

Türkiye'de sigara içenlerin sayısı yaklaşık otuz milyon. Bu sayı üzerinden ortalama günlük harcama altmış milyon doları rahatlıkla geçer. On altı milyon hanemiz olduğuna göre, hane başına tüketilen sigara ederi dört dolar. Elbette bunlar kesin rakamlar değil, ama şu haliyle bile tablo son derece ciddi. Sigarayı ülkemize 1610 yılında İngiliz gemiciler getirdi. 
Ben, sigarayı bırakmış eski bir içiciyim. Tiryakiliklerini inatla sürdürenlerin en hoşlanmadıkları insanlar, bu kategoride olanlar. Çünkü onlar, ağzına sigara almamış kişilere nispetle tütüne karşı daha tahammülsüz oluyorlar. Herhalde ciğerlerinin derinliklerindeki küllenmiş köz böyle bir uyarıcı karşısında yeniden harlanıyor, koku hassaları dumanın suyunun suyuna karşı dahi kolaylıkla harekete geçebiliyor. Tiryakilerin eski içicilere karşı kendilerini koruma yolları ise bir hayli zengin: Bu vefalı arkadaşa sadakat göstermek, yarı yolda bırakmamak, hayatı tüm kahır ve mihnetiyle taşımanın onurundan bahsetmek ve akabinde sigarayı bırakanların sağlık düşkünlüklerini derinliği olmayan karton karakterlerin kitlevi davranış kodlarıyla özdeşleştirip eleştirmek. Sigarayı bırakmak, ölümden kaçış için boşuna bir çaba, zavallı ve sefil bir girişim, hepimiz ölmeyecek miyiz? Devamla, Elinde sigarası olmayan hangi mütefekkir bakışlarına içsel derinliğine ilişkin bir pırıltı yerleştirebilir ki? Oysa sigara, sıradan bir insana dahi Traktacustan başını yeni kaldırmış bir filozofun halesini taşır. Vs. vs.
İşin doğrusu tiryakilik sadece nikotin bağımlılığı üzerinden değerlendirilemez. Sigara hayatı tamamlayan, ona biçim ve ritim kazandıran çok temel bir unsur. Tiryaki için yemek sonrası sigara, yemeği tamamlayan, hatta bazen sonunda sigara olduğu için yemeğin onun adına yendiği bir ayin. Ben de sigara içerken, son lokmanın ardından pakete uzanmayan bir elin bu saadetten yoksunluğunu hiçbir şekilde telafi edemeyeceğini düşünürdüm. Yemek bitip bizler sigaramızı tellendirirken diğerlerinin içine düştükleri ruhî boşluktan kurtulmalarını mümkün görmezdim. Aynı zamanda sigara kendine has bir zaman ritmi oluşturuyor, hayatı daha kavranılır kılıyordu. Her sigara içişimde hayata dair içsel bir yolculuk yapardım. Sanki beş dakikalık bir kenara çekiliş ve dıştan hayata bakış. Küçük bir muhasebe anı. Sigara olmadığında başı sonu belli olmayan tekdüze bir zaman ritminin ne kadar öldürücü olabileceği gelirdi aklıma. Referanslar olmadığında insan nasıl mekânda yön duygusunu yitiriyorsa, sigarasız zamanın da aynı etkiyi göstereceği muhakkaktı. Sigara içerken, geçmişi, geleceği, yazacağım yazıları, okuduğum kitaplardaki kimi sözleri daha derinliğine, adeta nirengi noktaları üzerinden giderek ele alırdım. Tıpkı göz hafızası, el hafızası gibi sanki bir de sigara hafızası söz konusuydu. Tefekkür, akciğerlere dolan sigara dumanı yoğunluğunda ve renginde bir şey olmalıydı. Bu soyut kavram başka hangi somut unsurun dolayımına yerleştirilebilirdi ki?
İçenler bilir, sigara yabancı mekânlarda sosyal ilişkinin de en önemli araçlarındandır. Tanımadığımız insanlarla ilk temasta aracılığı sigara paketi üstlenmez mi? Merhaba, kimsiniz, ne iş yaparsınız, nerelisiniz? gibi sorulardaki teklifsizlikte kimi insanlar için rahatsız edici bir yan olabilir, fakat sigara uzatmanın riski yoktur. İçse de içmese de böylelikle ilk temas kurulmuş, aradaki yabancılık azaltılmış, diğer sorular için uygun yakınlık tesis edilmiş demektir. Son zamanlarda buna eklenen Rahatsız olmuyorsanız içebilir miyim? türünden bir nezaket, tıpkı selam gibi zararsızlığın ve zarafetin göstergesi olarak önemli bir iş görür. Yabancılarla ilk temasta sigaraya sığınma davranışının kendine güvensizlikle bağlantılı yorumları tiryakinin gözünde hiç mesabesindedir. Aksine sigaraya ait jestler, insanı sosyal çevresinde tam bir güven abidesi olarak yükseltmez mi? Yılların verdiği alışkanlıkla, sigarayı paketten çıkartmaktan yakmaya ve son nefesi çekmeye kadar tüm süreçte ne yapacağını, nasıl davranacağını, elini kolunu nereye koyacağını başka hiçbir pratikle karşılaştırılamayacak ölçüde bilen tiryaki, her sigara içiminde bulunduğu yer neresi olursa olsun kendi çöplüğündeki horozun güvenli haliyle davranmaz mı?
Sigaraya ilişkin en yaygın klişe efkârı giderdiğidir. Büyük alt üst oluş anlarında sigara içmeyenlere bile çok olağan bir şey yapılıyormuş, kendisine adeta ilaç uzatılıyormuş duygusu içinde sigara ikram edilir. Böylelikle kadere karşı çaresiz teslimiyetin, kedere karşı ise mukabelenin aracı olarak dumanlar havaya savrulur. Kimse konuşmaz, herkes kendi haline gömülmüş, şairin dediği gibi içinde yiv yiv derinleşmiş gibidir, ama herkesin yaktığı sigara ve peşi sıra gelen artık kutsallaşmış jestleri, o keder ortaklığındaki sessizliği aşan ve bunu ifşa eden bir anlam taşır. Tütün gri acılığında, Biz buradayız, beraberiz, aynı acının içindeyiz türünden bir paylaşımın adı olur.
Sigaraya ilişkin olarak söylenecek çok söz var. Tıpkı köy, şehir, iktisat, iletişim sosyolojisi gibi bir sigara sosyolojisinden, hatta psikolojisinden bahsetmek, alan üzerine bir hayli akademik bilgi üretmek mümkün. Mesela sınıf farklılığı ve sigara ilişkisi, manalı laflar etmeye çok açık. Kastım şu ki, sigara tiryakiliği kendi başına özel bir dünya. Tiryaki sigarayı bırakmakla aslında bir bakıma dünyasını değiştirdiğini, ikame edemeyeceği derin anlamlardan kopacağını düşünüyor. Ona en zor geleni bu. Her iki dünyada da yer alan birisi olarak, bu düşüncenin ne kadar yanıltıcı olduğunu söylemeliyim. Sigara dumanı tıpkı kimi film sahnelerinin çekiminde efekt yaratmak için kullanılan tramlara benzer şekilde hayatın görüntüsünü ve kavrayışını değiştiriyor. Sigarayı bıraktığınızda, bu kurmaca dünyanın dışına çıkıyorsunuz. Yanlış olan, sigarayı bırakmaya çalışan kişinin sürekli bir ikame duygusuyla davranması. Sigara aklına gelince leblebi ye, kahve iç, şunu bunu yap, tavsiyeleri gereksiz. İkame etme çabası sigara dünyasıyla simbiyotik bağı sürdürmek anlamına geliyor. Bırakacağım deyip bırakmayı da abartmanın anlamı yok. Paketi çöpe atıp hayatına sigarasız devam etmesini bilenler özel insanlar değil.
Meclis'ten geçen bu yeni düzenleme, sigarayı bırakmayı düşünüp de bunun için vesile arayan büyük bir çoğunluğa yardımcı olacaktır. Bu düzenlemeyle ne kadar hayırlı bir iş yapıldığını anlatmak çok uzun ve ayrı bir bahis. Sigaranın zararları konusundaki müthiş külliyatı hatırlamak yeterli. Sadece bir hususu vurgulayıp noktayı koyalım. Halkımız bu hızla sigara içmeye devam ederse, yakın bir gelecekte bunun doğurduğu sağlık sorunlarını gidermeye Türkiye'nin bütçesi dahi yetmeyecektir. 

Doğrusu atalarımız da parmak ısırtacak bir uyum kabiliyeti göstermişler. Tütünün anavatanı ise Amerika... Kızılderililerin meşhur barış çubuklarını hatırlıyoruz. Sonra İstanbul'dan başlayarak her yana doğru yaygınlaşan kahvehaneler, kahveler, çubuklar... Tanpınar'ın ifadesiyle oturup beklemenin yeri olan şark için sigara bu halin tamamlayıcısı olmalı. Sigara deyince bu ülkede duvar diplerine oturmuş gelip geçeni baş da değil göz hareketleriyle takip edenlerin nasıl keyifle sigara içtiklerine dair resmi herhalde birçok kişi hatırlayacaktır. Jung'un kolektif bilinçaltı olarak tanımladığı arketiplerin arasına bizim için bunu da eklemek yanlış olmaz. Elbette sigara sadece şarkta tüketilmiyor, Red Kit'in ağzındaki sigara düşeli fazla olmadı. Amerikan, Avrupa filmlerinin kahramanları beyazperdede az sigara içmediler. Steve McQuin'i hatırlıyorum, en hareketli sahnelerde bile kendine güvenin ve meydan okuyuşun bir aksesuarı olarak sigara ona eşlik ederdi. Fakat gelişmiş ülkelerin sigaraya karşı amansız mücadelesi yıllar önce başladı. Bu da diğer ülkelere tehcir edilen sigaranın buradaki nüfusu duman altı etmesi manasına geliyordu. Bugün Asya'daki içicilerin oranı kendi nüfuslarının yarısından fazla, Amerika ve Avrupa'nın ise neredeyse yaklaşık altı katı. Biz de seksenli yıllarla birlikte ilk adımları attık, fakat en kapsamlı düzenleme Meclis'ten bugünlerde geçti. Artık yakın bir gelecekte hiçbir kapalı mekânda sigara içmek mümkün olmayacak.