Tütün İmparatoru Şinasi MORRIS

Tütün İmparatoru Şinasi MORRISTürkiye, 18.05.2008,

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/makaledetay.aspx?ID=376646
Türkiye, 18.05.2008, İrfan ÖZFATURA, irfan.ozfatura@tg.com.tr
 
Philip&Morris gibi dev bir şirket kuran Manisalı Morris fukara bir ailenin çocuğudur, okuma yazma bilmediği için çok kapıdan kovulur ama...

İnternette Manisa ile ilgili sayfaları karıştırırsanız Morris Şinasi’ye sıkça rastlarsınız. Hangi dosyayı tıklarsınız tıklayın aynı metin karşınızdadır.
Virgül değiştirmeye tenezzül etmemişler, CTRL C, CTRL V... Kopyala, yapıştır!
Efendim Morris Endülüs’ten kaçarak Ege’ye yerleşen Sefarad kökenli bir Yahudi evladıdır. 1855 yılında Manisa’da doğar, 8- 9 yaşlarında iken “kuşpalazına” yakalanır (O yıllarda kuşpalazı korkutucu bir hastalıktır). Babası çaresizdir zira meteliğe kurşun sıkmaktadır. Ancak Şinasi isimli bir Türk hekimi para pul aramaz, Morris’le yakından ilgilenir, bu müşfik tavır hastaya güç verir, iyileşir. Çocukcağız öylesine minnet duyar ki adının yanına bir de Şinasi ekletir.
Morris Şinasi bir ara Yahudi mezarlığında bekçilik yapar, lakin okur yazarlığı yoktur, kimin nerede yattığını bir türlü kavrayamaz. Günün birinde kalburüstü bir Yahudi maşatlığa gelir ve yakınlarının yerini sorar. Cevap alamayınca pek kızar, yağar gürler patırtı yapar. Morris’in hesabı ossaat kesilir, çocuğu kapının önüne koyarlar.
Morris bu defa Garofolo isimli bir tütün tüccarının yanında çalışmaya başlar, işi çabuk kapar. Henüz 21 yaşında firmanın İskenderiye bürosunu çekip çevirir, çevre edinmeye başlar.
25 yaşında postu Amerika’ya yayar. O sıralar tütün ince ince kıyılmakta elle sarılmaktadır. Morris bu işe çok kafa yorar, yaptığı otomatik sigara sarma (ve paketleme) makinesi ile sektöre ivme katar. İş işi açar. Her tarafa ulaşamayınca bir başka Yahudiyi (Philip) ortak alır ve “Philip&Morris”i kurarlar.
Bir ara Amerikalılar, gemilerinin Akdeniz’e girebilmesi için Abdulhamid Hana başvururlar. Ulu Hakan mâkul bir haraç koparır ve bizden mal almalarını şart koşar. İyi de onları cezbedecek malımız yoktur ki...
Tütünden başka...

NE REKLÂM AMA... LIGHT KANDIRMACA
Amerikalı sigaracılar yalancılıktan hakim karşısında, çünkü “light” dümeni tam bir kandırmaca. Tarihinin gördüğü göreceği en büyük tazminat (200 milyar dolar) kapıda. Türkiye’de her yıl “100 bin” kişinin “genç yaşta” ölümüne sigara sebep oluyor. Bu, her gün 300 yolculu bir uçak düştü, ya da 4 yolculu 75 taksi uçuruma yuvarlandı cümlesi ile aynı manaya geliyor. Sigaranın Marmara zelzelesinden on, terörden 100 kat daha yıkıcı olduğu apaçık ortada...

HEDEF GENÇLER
PMI reklamları özellikle 13-19 yaş kuşağına hitap ediyor, raporlarda “şirketin geleceği için yeni Marlboro Man’ler yetiştirmeliyiz” deniyor..

KADINLARA ÖZEL
Philip&Morris sigaraya mesafeli duran kadınları kazanmak için özel bir çaba sarf ediyor, bebeklerini de kül ve katrana boğuyor.

‘BARIŞ ÇUBUĞU’NA SAVAŞ
Eskiden tiryakiler kimseyi sallamaz, otobüslerde bile sigara yakarlardı. Artık etraflarındaki çember daraldı. 19 Mayıs itibarı ile “barış çubuğu”na karşı “büyük bir savaş” açılacak. Sigaradan kurtulmak isteyenler için iyi bir bahane. Fırsat bu fırsat!

Dikkat kimyevi madde!
Rutin çevirmelerden birinde polis, şoföre cihaz uzatıp “üfler misiniz” diyor. Sürücü kendinden emin üflüyor. Memur Bey alete bakıp “bilmem kaç promil alkollüsünüz beyefendi” diyor, “iner misiniz lütfen!”
Sürücü “ama nasıl olur” diye itiraz ediyor “ben bu zıkkımı hayatımda içmedim, ceza önemli değil ama sebebin alkol olması ağırıma gidiyor.”
Neticede gidip kan tahlili yaptırıyorlar, temiz çıkıyor. Peki nefeste olan alkol kanda nasıl bulunmuyor? Doktor bilmiş bilmiş “Amerikan sigarası içiyor musun” diye soruyor. Cevap “evet” ve mesele anlaşılıyor. Zira bu sigaraların tütünü terbiye edilirken şaraba yatırılıyor.
Belki buna “şehir efsanesi” deyip geçeceksiniz, lâkin Amerikan sigaralarında füze yakıtından, oje sökücüye, lavabo temizleyiciden, böcek ilacına kadar 4 bin toksik madde olduğu biliniyor. Düşünebiliyor musun bunlar arasında idam mahkumlarının infazında kullanılan Hidrojen Siyanür de bulunuyor. Yine arsenik (ki yaygın olarak fare itlafında kullanılır) toluene, amonyak, propilen glikol gibi zehirler tüy dikiyor.
Polonyum (kanserojen), Radon (radyoaktif), bütan ve metanol (yanıcı), kadmiyum (ağır metal), DDT (bit kırıcı), naftalin (güve kovucu), CO (eksozt gazı) ve nikotin...
İyi de su şişesinde bile muhtevası (mineraller filan) yazıyor, sigaranın içindekiler niye zikredilmiyor. Gerçi üstüne zararlı yazıldı da ne değişti? Tiryakiler böylesi ikazlara ne kadar aldırıyor?
Evet kıyılmış tütünü seyyarlardan alıp “Varak ül Şam” yazan kağıtlara saranlar da ciğerlerine zarar verir. Ancak bu zarar tütün ve kâğıdın ziftinden öteye gidecek değildir. Gelgelelim Amerikan sigaraları adeta bir kimya tesisinde üretilir. Niye? Çünkü domuz gübresi ile kudurtulan Virjinya tütününün yaprakları lahanayı andırır ve kolay yanmaz. Bu yüzden içine yanıcı maddeler katarlar, dikkat ederseniz tablada unuttuğunuz sigara bitiverir, gece fırt çektiğinizde sağa sola kıvılcım saçar.
Bu tütün lezzetten yana da fukaradır ister istemez devreye aromacılar girer, markaya has kokular kazandırırlar. Aslında bu kokunun da ötesinde bir şeydir ve zamanla bağımlılık yapar, marka tiryakileri bir başka sigaradan keyif almazlar.
ABD, teklifi kabul eder ve bizim Morris’e gün doğar. Yakından tanıdığı Ege tütününü okyanus ötesinde pazarlamaya başlar. NewYork’ta Brodway 120. Sokakta “Schinasi Brothers Company” isimli bir sigara fabrikası kurar.
Marlboro büyük ümitlerle çıkarılan bir sigaradır, ancak ilk günlerinde (1924) pek satmaz, Morris bir pazarlama dehası olduğunu gösterir ve boş paketleri ezdirip büzdürüp metro istasyonlarına atar. Millet bakar yerler Marlboro paketi dolu, bu kadar içildiğine göre sebebi olmalı der, bayiilerinden sorarlar. Henüz dağıtım sağlanamamıştır, meraklılar Marlboro bulmakta zorlanırlar. Amerika garip bir ülkedir vesselam, bir ürünün adı “aranıp da bulunamayana” çıkarsa neler olmaz? Bir anda talep patlaması yaşanır, mal yetiştiremez olurlar.
Morris, Selanik Yahudisi Laurette ile evlendiğinde zengindir artık, düşünün 52 odalı bir malikanede otururlar...

Bİ DE OKUSAYDI
Rivayet edilir ki gazetecinin teki Morris’in okur yazar olmadığını öğrenince pek şaşar. “Pes doğrusu” der “bir de okuma yazma bilseniz ne olurdunuz acaba?”
Cevap zekicedir: “Mezarlık bekçisi, n’olucak!”
Morris Şinasi çocukluğunun geçtiği şehri unutmaz, Manisa’ya 1 milyon dolar para yollar ve teşkilatlı bir çocuk hastanesi kurulmasını arzular...
Hasılı yazılar bu meyanda uzar gider... Bir şekilde “ne cici Yahudi” dedirtmeye çalışırlar.
İyi vatandaş, kötü vatandaş, yardımsever ya da hayırdan hoşlanmaz, bunlar mevzumuzun dışında...
Hastane yaptırmışmış... Eli mahkum yaptıracak. Bir paket sigarayı 20 ekmek parasına çakan ve sadece İstanbul’un Avrupa yakasından “her gün” 20 hastenelik nakit kaldıran bir firma buna benzer şirinlikleri düşünmek zorundadır zira... Hele ki körpecik ciğerleri kavuran bir zehir satıyorsa...
Peki bu kadar sağlık meraklısıydı da sigaranın zararlı olduğunu bilmiyor muydu acaba?

İMPARATORLUK GİBİ
Bay Morris’in ölümünden sonra iş, karısı Margaret ve kardeşi Leopold’a kalır. Bilahare Philip Morris&Co.Ltd. William Curtis Thomson tarafından satın alınır ki şirketin aile ile alakası kalmaz.
Philip Morris hızla büyür, bugün ABD’de satılan her iki paketten biri onundur ve uluslararası sigara pazarının %14.5’ini elinde tutar.
180 ülkede organizedir ve “en fazla satan 20” listesine 7 marka ile girer, başa oynar. PMI bünyesinde 40 bin kişi çalışır, çeşit çeşit insan, onlarca lisan...
2006’da 101 milyar 407 milyon dolarlık net satış gerçekleştirir ki bu rakama benim diyen devletler bile ulaşamaz.
Türkiye’de de 1100 araçlık bir filo ile milyonlarca kilometre yol yapar, dile kolay yaklaşık 150 bin noktaya ulaşırlar.
Ancak bugünlerde Philip Morris ‘tütüncü’ imajından kurtulmaya çabalıyor, ‘Altria’ adı altında organize oluyor. Zira Grubun çatısı altında 76 dünya markası var ve bunların arasında sadece sigaracılar ve biracılar (Miller) değil, Milka, Toblerone, Jacops ve Maxwell House, Tang, Cipso, Patos, Çerezos (Kraft Foods) gibi çikolata, kahve, çerez markaları da bulunuyor.