Sigaraya veda,

Sigaraya vedaMilliyet, 20.05.2008,

http://www.haber.gen.tr/haberadres/haberemail.asp?5D76005
Milliyet, 20.05.2008, Can DÜNDAR, can.dundar@e-kolay.net

Bendeki sigara antipatisinin kökenini araştırdım; altından Turgut Özakman çıktı.
Galiba sorunun kaynağı, onun Basın Yayın Umum Müdürlüğü’nde çalıştığı yıllara uzanıyor.
Annemin yalancısıyım; ikisinin aynı odada çalıştıkları yıllarda Turgut Ağabey, günde 3 paket Bafra içer, herkese de ikram edermiş. Annem sigaraya böyle özenmiş.
Ben doğduğumda günde 1 paket içen bir anne buldum.
Babam daha da fazla içiyordu.
Dolayısıyla bebeklikteki dünya algım, buranın “dumandan bir gezegen” olduğu şeklindedir. İlk harflerimi Yenice paketine çiziktirdiğimi hatırlarım.
İzmarit, kül ve bu ikiliyle tıka basa doldurulmuş tabla, hem görüntü hem koku olarak evimizin asli unsurlarındandı.
* * *
Tiryaki ana babanın en büyük hayali, bir gün oğullarının büyüyüp kendileriyle birlikte sigara tüttürmesiydi. Sigarasını bizzat alıp gömleğinin cebine koyacaklardı.
Fakat heyhat!
Oğulları onları hayal kırıklığına uğrattı.
Daha okul çağına gelmeden içine öyle çok duman dolmuş, giysileri öyle çok tütün kokmuş, öteberisine öyle çok kül konmuştu ki, değil tiryaki olmak, sigarayı denemek bile istememişti. İçine tek bir nefes çekmeden yetişti.
* * *
Hiç unutmam, çokça öksürdüğüm bir dönem babam hastaneye götürmüştü beni... Doktor akciğer filmime bakıp içerdeki dumanı görünce sigarayı bırakmamı tembihlemişti.
“İçmiyorum ki” deyince de “Baban yabancı değil; biliyordur zaten” havasına girmişti. Pasif içiciliğin anlamını o zaman kavramıştım.
İçmemek çözüm değil, çileydi Türkiye’de...
Kesimhanede çalışan bir vejetaryen gibi, kaçtığınız belayla dip dibe yaşamak zorundaydınız.
Öyle yaşadım ben de...
Sağlıklı yaşama dair ahkâm kesen yeniyetmelerden değildim. Keyif alana “içme” demedim. Sabrettim.
Artık içici türlerini ayırt edebilecek denli uzmanlaşmıştım:
Dudak tiryakileri en kötüleriydi. İçine çekmediğinden dumanın çoğunu dışarı pofurdar, sigarayı da kül tablasında bırakıp zehrin ip gibi yayılmasına yol açardı.
Tiryakiler ise tüttürürken yanındakilere de ikram ederek hasarı çoğaltırdı. Tam “Oh bitti! Nihayet söndürüyorlar” derken sönenin aleviyle yenisi yakılırdı.
Deneyle sabit: Sofrada nereye otursam herkesin dumanı bana gelirdi. Hiçbirini içmediğim izmaritlerin kokusu, hepsini ben içmişim gibi üstüme sinerdi. Bazen birini öptüğümde, kül tablasını yalamışım duygusu geçerdi. Ve kanserden kaybettiklerimin çoğunda, sigara başlıca nedendi.
* * *
Sonra, ardında milyonlarca tümör bırakarak, mevzilerini teker teker terk eden bir düşman gibi çekilmeye başladı hayatımızdan duman...
Uçaklarda yasaklandı önce; havaalanlarında... otobüslerde... bazı ofislerde...
Sigarayı yer gibi içtiklerinden dünya literatürüne “Türk gibi sigara içmek” tabirini yerleştiren ve mesafeyi bile “Bir sigara içimlik” diye tarif eden Türkler, beklenmedik bir uyum gösterdi bu yasağa...
Ve bugün, içmeyenlere bile yıllar yılı hayatı duman ettikten sonra, veda ediyor son işgal yerlerine de sigara...
Kendisini öksürüklerle uğurluyoruz; kapalı alanlardan, stadyumlardan, bürolardan ve nihayet umuyorum ki, kül tablası tadı veren dudaklardan...