Sigarasız günler ve ben sigarayı nasıl bıraktım?

Sigarasız günler ve ben sigarayı nasıl bıraktım?.Vatan, 16.07.2009,

http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Sigarasiz_gunler_ve_ben_sigarayi_nasil_biraktim&tarih=18.07.2009&Newsid=249033&Categoryid=4
Vatan, 16.07.2009, Reha MUHTAR, rmuhtar@gazetevatan.com
 
18 Şubat 2005 günü saat 20.00’de Levent’te bir ocakbaşı kebapçısına Beşiktaş maçını seyretmeye gittim...

Masada siyah zeytin yoktu ama o sarıda çalıştığım Sabah grubunun bütün Beşiktaşlıları oradaydı...

Mehmet Tezkan oradaydı, Mehmet Güler dostum oradaydı, ATV’nin ve sonra Habertürk’ün teknik donanımını, stüdyolarını mucizevi bir süre içinde yapıp yetiştiren Semih kardeşim oradaydı...

Masada envai çeşit kebap vardı, rakı ikram ediliyordu ve masanın karşısında kurulu plazmada Gaziantepspor-Beşiktaş maçı canlı yayınlanıyordu...
***

Yöneticilikten yeni ayrılmıştım...

Stres dolu günleri geride bırakmaya hazırlanıyordum...

Ertesi gün bir yıldır mental olarak hazırlığını yaptığım hayatımın çok önemli bir projesini gerçekleştirecektim...

Sigarayı bırakacaktım...

İlk sigaramı 1975 yılının güneşli bir Mayıs gününde tüttürmüştüm...

Kolej’de lise ikinci sınıfın son günleriydi...

Güneşli bir havada, kafelerde tünüyorduk...

Kızlarla ilk aşnalı fişneli flörtleşmeler başlamıştı...

O yıl tam beş dersten Haziran’a kalacaktım...
***

Kırmızı uzun Marlboro ve beyaz filtreli Kent Kolej’de revaçta sigaralardı o zamanlar...

Kolejlilik biraz da, bol miktarda dersten Haziran’a kalmak, kızlarla havalı masalarda efkarlı takılmak, iyi poker, king ve okey oynamak, elde Amerikan sigarasıyla caka satmaktı o zamanlar...

Etrafımdaki çembere dayanamamış, ilk sigaramı yakmıştım...

30 yıl boyunca boğazımı yakan, bütün vücudumu yıllarca doğrayacak cinayeti yapan sigarayla ciğerlerim o gün tanışmıştı...

30 yıl bazen günde 2 paket, bazen 3 paket içtim...

Hiçbir zaman bir paketin altına düşmedim...

Bir itirafda bulunmalıyım...

Bu 30 yılın tam 25 yılında sigarayı içmekten pişmandım...

Tam çeyrek asır bunu nasıl bırakacağım diye düşündüm durdum...
***

18 Şubat 2005 Cuma gecesi kebaplar ve rakılar önümde, son sigaramı yakarken, ertesi gün sigarayı bırakacağımı biliyordum...

Çünkü beynimi ve ruhumu hazırlamıştım bırakmaya...

Artık sigara içmek, bende Kolej yıllarının fiyakalı gencini değil, psikilojik olarak bağımlı, ciğerleri dumanla kaplı, sağlıksız bir adamı çağrıştırıyordu...

Bu imajı beynime, hücrelerime nakşetmiştim...

Ben ciğerleri egzoz dumanına benzeyen bir dumanla kaplı, psikolojik olarak madde bağımlısı, sağlıksız ve bedbin bir adam olmayacaktım...

Bu yoğun istek bana sigarayı bıraktıracaktı...
***

O gece sigarayı bıraktım...

Artık Amerika’da bir restorana gittiğimde, bana tuvalet önündeki bir masayı göstermeyeceklerdi...

Artık Milano’da yemek yerken, kapıya çıkıp, ayazda sefiller gibi sigara içip, geri dönmeyecektim...

Bir zamanlar kızlar karşısında fiyakalı olmanın raconu sayılan sigara, Avrupa’nın ve Amerika’nın en gelişmiş merkezlerinde, bir zavallılık ve bağımlılık refleksi olarak görülüyordu...

Güzel ve muhteşem bir kadının örneğin Milano’da sizinle oturmaması için sigara içiyor olmanız yeterliydi...
***

Pazar günü sigarasız günler barlarda, kafelerde, restoranlarda, kapalı mekânlarda resmen başlıyor...

Tiryakiler ve mekân sahipleri, işi yokuşa sürmek için ellerinden ne gelirse yapıyorlar...

Oysa farkında değiller ki, toplum bir süre sonra yeni davranış biçimine alışacak...

Mekânlar bu sefer sigarasız olarak tıklım tıklım dolacak...

Kafeler, barlar, restoranlar hayatı yeni şekliyle kabul edip, taze ve sağlıklı olarak yaşayacak...

İngiltere’de oldu, İtalya’da oldu, Amerika’da oldu, Türkiye’de niye olmayacak ki?..

30 yıl günde 1.5 paket sigara içen bu satırların yazarı, hayatın tadını her yerde 4.5 yıldır misli misli çıkartıyor da, kim çıkartamazmış söyler misiniz?..

Geçiniz ve lobi faaliyetlerine girmeyiniz...

Tarihsel olarak yıkılmaya mahkûm, tütüne sarılmış zehir saçan kağıt parçacıklarının, savunuculuğunu özgürlük adına yapmaya kalkanlar cinayete yataklık yapanlardır...

Acaba bu kitlesel cinayete yataklığı hangi küçük kişisel çıkarlar uğruna yapacaklar bunu açıklamaya maçaları yetecek mi çok merak ediyorum!..
*****

MEHMET BARLAS NASIL DOKTOR ZORUYLA BIRAKTI SİGARAYI?..

Uluslararası sigara şirketleri, toplumda saygın bilinen yazar-çizer takımını, “bazı” ülkelere götürüyorlar...

Oralardaki sigaralı-sigarasız yerler uygulaması görülsün, Türkiye’de de aynısı yapılsın diye...

Bazı büyük gazeteciler de uluslararası sigara tekellerinin bu oyunlarına bilerek veya bilmeyerek alet oluyorlar...

Bu gezileri düzenleyen uluslararası tekellere bir önerim var...

Daveti benim sevgili dostum Mehmet Barlas’a ve Savaş Ay’a yapsınlar...

Onlar da çok ünlü ve etkili gazeteci-yazarlardır...

Maçaları sıkıyorsa, Mehmet Barlas veya Savaş Ay’ı o yerlere gitmeye ikna etsinler...

Onlar gidip, “Evet” desinler, “Sigaradan bizim gırtlağımız berbat oldu... Aylarca tedavi gördük... Ama olsun... Yine de içenler içsin... İçmeyenler içmesin... O zehir, içenlerden içmeyenlere akıtılmaya devam etsin... Bir mahsuru yok... Siz yine bir formül bulun ki, o kanser üzerinden yükselen tatlı karlarınıza bir zarar gelmesin...”
***

Sevgili dostum gazetecilikten ağabeyim, Mehmet Barlas, sigarayı bıraktığım günden itibaren o zaman beraber çalıştığımız Sabah Gazetesi’nde günlerce aylarca benle didişti durdu...

Aramızdaki konuşurken muzip muzip doktorla konuştuğunu her şeyin mükemmel olduğunu söylüyordu...

Bir gün bir de baktık ses telleri ağır biçimde tahrip olmuş...

Sesi kısık kısık çıkmaya başlamış...

O gün 40 yıldan fazla zamandır içtiği sigarayı elinden fırlatıp attı Barlas...

O sigara tekellerinin maçaları sıkıyorsa, Mehmet Barlas’a yazdırsınlar o yazıları “Sigara içenler serbest bırakılsın... Kafelerde, restoranlarda sigara yasağı olmasın...” yazılarını...

Sıkıyor mu maçanız?..

Kimse insanların akciğerleri üzerinden kazanacağı parının lobisini yapmaya kalkmasın...

İnsanlık adına asgarisinden!..