Piyasa, TEKEL, ve tuz, sigara meseleleri

Piyasa, TEKEL, ve tuz, sigara meseleleriTaraf, 02.02.2010,

http://taraf.com.tr/makale/9810.htm
Taraf, 02.02.2010, Cemil ERTEM
 
New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg şu günlerde çok ilginç ve tartışılan bir uygulamaya imza atıyor. Belediye Başkanı Bloomberg, tuzu bir numaralı halk düşmanı ilan ederek, lokantaların yemeklerde daha az kullanmasını teşvik edecek bir kampanyayı başlattı. Şimdilerde New York’taki çoğu lokantada masalarda tuzluk yok.

Şimdi Bloomberg’in halk sağlığını bu kadar düşünmesi tabii ki eleştiri konusu oluyor. New Yorkluların bir kısmı bunun özel hayata müdahale olduğunu, tuz yemek hakkının bireysel bir tercih olduğundan yola çıkarak Belediye Başkanı’nı Stalin’e benzetiyorlar. Ama Bloomberg “Ne yani çocuğunuzun gittiği okulda asbestos varsa, yerimizde durmamızı ister miydiniz? Belediye sorumlu kamu kurumu olarak gereğini yapıyor, yapacak da” diyor. Bloomberg’in planının adı “Ulusal Tuz Azaltma Girişimi”; bu plan, paketlenmiş ya da restoranlarda servis yapılan gıdalardaki tuz miktarını, önümüzdeki beş yıl içinde yüzde 25 oranında azaltmayı hedefliyor. Aslında obeziteye bağlı kalp ve damar hastalıklarından artan ölüm oranını göz önüne alırsak Bloomberg gerçekten sorumlu bir kamu yöneticisi gibi davranıyor.

Şimdi bu konuyla bağlantılı iki güncel gelişmeye vurgu yapmak istiyorum. Birincisi, şimdi bizde de uygulanmaya başlayan sigara yasağı. Aslında sigara yasağı uygulaması yalnız halk sağlığı boyutuna indirgenecek bir konu değil. Daha önceki yazıda da değindim; tütün endüstrisi, bugün silah, ilaç endüstrileriyle birlikte kamusal denetime alınması ve küresel yaptırımlarla regüle edilmesi gereken bir sektördür. Tuz denetimi yapılsın, çünkü kalp-damar hastalıklarının nedenlerinden birisi gereksiz ve bilinçsiz tuz tüketimidir diyen belediye başkanına “Stalin” yakıştırması yapan kaz kafalı Amerikalılar olduğu gibi, sigara yasağından sonra içkiyi de yasaklayacaklar “şeriat” geliyor diyen onların Türk versiyonu kuş beyinliler de var. Hatta yanılmıyorsam CHP milletvekilleri sigara yasağı kaldırılsın diye yasa önergesi verdi. Sonra da yaptıklarından utanıp peşini bıraktılar. Çok ilginç, bu önergeyi veren CHP’li milletvekillerinden Algan Hacaloğlu eskiden insan haklarına çok duyarlı bir “siyasimizdi”. Şimdi insanlığa zarar işler yapmak konusunda Genel Başkanı’yla yarışıyor.

Bizde de sigara denetimi için bir kamu kurumu olarak yapılanmaya çalışan Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi var. SSUK, 50’ye yakın sivil toplum ve ilgili resmî kurumu çatısında topluyor.

Ama ne yazık ki, SSUK, Bloomberg’in “Ulusal Tuz Azaltma Girişimi” kadar bilinen ve meşhur kurum değil. Çünkü Türkiye’de kamuyu doğrudan ilgilendiren ve kamu desteğini arkasına alması gereken kurumlar hep kamu desteğinden yoksun kalma akıbetine uğrarlar. Bugün SSUK, neredeyse gönüllülerin oluşturduğu bir çabayla çok önemli bir iş yapıyor. Şimdi bu gibi kurumların olmaması ya da işlevsizleştirilmesi bir demokratikleşememe sorunudur. Şu TEKEL tartışmalarına bakalım. TEKEL işçileri çok önemli bir direniş örneği verdiler. Bu direniş bundan sonrası için önemli bir örnektir. Bir de Türkiye, TEKEL işçileri sayesinde özelleştirmelerin özelleştirme olmadığının ve bir yağma olduğunun farkına varıyor. TEKEL’i 10 milyon dolar fazla verdi diye BAT’a veren anlayış da bugün iflas etmiştir. Türkiye’de başından beri tütün, silah, ilaç gibi stratejik sektörleri denetleyen ve buralarda demokratik kamu inisiyatifini öne çıkaran kamusal sivil yapıları inşa edebilseydik; TEKEL de yağmalanmazdı, işçiler de bu durumda olmazdı.

Şimdi yeni bir sol parti kuruluyor; bu partinin kuruluş bildirgesi taslağında şöyle bir ibare var: (...) “piyasayı frenleyecek ve toplumun piyasayı kuşatmasını gerçekleştirecek önlemler geliştirilmelidir.”

Bloomberg’in tuz önlemleri, SSUK’un sigara önlemleri acaba böyle önlemler midir; sonuçta kamusal kurumlar piyasaya burada müdahale mi ediyor? Biz TEKEL’i devletten alıp BAT’a değil de, demokratik olarak örgütlenmiş bir kamusal kuruma devretseydik bu piyasa kuralları içinde bir şey olur muydu? Neyse ben söyleyeceğimi söyleyeyim: Piyasayı kuşatamazsınız, frenleyemezsiniz, ama piyasa toplumsallaşabilir; bu da tekelsiz, devletsiz yeni bir ekonomidir. Devletin, tekellerin piyasası olduğu gibi kamunun da piyasası olur.