Sigara tekelleri, referandum süreci ve bir şaşkın

Sigara tekelleri, referandum süreci ve bir şaşkınTaraf, 06.07.2010,

http://www.taraf.com.tr/cemil-ertem/makale-sigara-tekelleri-referandum-sureci-ve-bir-saskin.htm
Taraf, 06.07.2010, Cemil ERTEM, ertemcemil@gmail.com (www.cemilertem.com)
 
Bu hafta yargı haftası olacak. Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar, gündemi, hatta Türkiye’nin önümüzdeki günlerini belirleyecek. Ben Türkiye’nin referandum sürecine gireceğini, yani AYM’nin sürecin önünü açacağını düşünüyorum. Niye böyle düşündüğümü anlatmadan önce bir başka önemli konuya, –aslında bu konuyla bağlantılı-, değinmek gerekiyor.
 
Şu kapalı alanlarda sigara içilmesi yasağı meselesi yalnızca bir sağlık sorunu değildir. Bu mesele, Türkiye için bir demokratikleşme sorunudur. Çünkü, sigara tekelleri, Türkiye’yi geçmişte olduğu gibi, bugün de, “satın alınabilecek” bir pazar (ülke değil) olarak görüyor.
 
Sigara endüstrisi artık, kriminal bir sektör olarak, demokrasinin olmadığı, piyasa mekanizmasının, tekellerin ve yağmacı devletin elinde olduğu azgelişmiş ülkelerde kendine yer bulmaya çalışıyor. Türkiye burada da bir sınav veriyor.
 
Türkiye’de at koşturan ve sigara yasağının kalkması konusunda lobi faaliyeti yürüten sigara tekelleri, eskiden ilkönce soluğu TBMM’de alırdı. İşler burada biterdi. Şimdi oradaki kapılar yüzlerine kapanıyor. Peki, başta İngiltere olmak üzere, bütün gelişmiş ülkelerde haklarında, kaçakçılıktan rüşvet vermeye kadar yüzlerce dava açılmış bu tekellerin Türkiye’deki son kapısı ve umudu nerede? Türkiye’yi bu tekellere, demokrasinin olmadığı bir muz cumhuriyeti gibi anlatan ve burayı yağmayabilirsiniz kararını da kimin verdiğini biliyoruz.
 
Bu tekellerin Türkiye’de geçmişte verdikleri rüşvet belgelerine internetten ulaşabiliyorsunuz.
 
Tütün tekelleri, Clinton döneminde, ABD’de hükümete, “bize kanser nedeniyle yönelen davaları ve bu davalar sonucunda verilen milyarlarca dolarlık cezaları engelleyin” diye başvurmuşlar. Başvuruları kabul edilmiş, ama iki önemli yaptırıma tâbi tutulmuşlar; birincisi 375 milyar dolar tazminat ödemişler, ikinci ama daha önemli yaptırım da, “kozmik” arşivlerinin kamuoyuna açılması olmuş. Şimdi internetten bu arşivlere girince bu tekellerin insanlığa yaptığı tüm ayıplara ve suçlara ulaşabiliyorsunuz. Örneğin, Türkiye’de yağmacı hükümetlere verdikleri rüşvet belgelerine ya da TEKEL’in yağmalanmasına giden yolda, kimleri nasıl satın aldıklarına kadar olan tüm belgeler burada. Savcılar buralara baksınlar, zaman aşımı olmadıysa, çok malzeme var.
 
Bugün Türkiye’de sigara yasağı ve vergi artışları sonucunda sigara satışları yüzde 15 düşmüştür. Aynı durum Doğu Avrupa’da da söz konusudur. Sigara tekelleri bunun üzerine hükümetleri kaçakçılıkla tehdit edip fabrika kapattılar. Bu stratejinin ilk aşamasıydı.
 
BAT, İzmir tesislerini kapatırken, Philip Morris, Romanya’da yürürlüğe giren maktu vergideki yüksek artışın sigara kaçakçılığını gündeme getirdiğini iddia ederek Romanya üretimini durdurdu. Demek ki sigara tekelleri benzer bir stratejiyi dünyada yürürlüğe koydu. Şimdi kriminal sigara endüstrisi, Türkiye için bu stratejinin ikinci aşamasına geçti. Ama nelerin döndüğünü, nerelere rüşvetler verildiğini, suç lobilerinin nerede kurulduğunu yakında öğreneceğiz. Bakın, geçmişte bunların yağmacı hükümetlere verdikleri rüşvetleri şimdi öğreniyoruz. Ama bu sefer inanın daha erken öğreneceğiz.
 
Şimdi gelelim haftanın hatta ayın konusuna: Türkiye’de şu an referandum ve arkasından gelecek seçim sürecinin, yarıda kesilmesi, yukarıdaki sigara tekelleri gibi akbabalara, savaş endüstrisine, neocon artıklarına, uyuşturucu tacirlerine Türkiye’yi yağmalayın, biz daha iktidardayız demek anlamına gelir. Bu, yalnız Türkiye’de demokrasi ve barış sürecinin yarıda kesilmesi anlamına gelmez, başta Ortadoğu olmak üzere, Türkiye’nin, siyaseti ve ekonomisiyle etkilediği bütün hinterlandın felce uğraması anlamına gelir. AB’nin krizi derinleşirken, Obama yönetiminin bütün stratejileri altüst olur. İsrail gibi terörist devletlerin ve onları besleyen uyuşturucu, silah, sigara tekellerinin günleri başlar. İşte bu gerçeğin yalnız hükümet değil, Türkiye’de TSK dahil, devletin bir çok kurumu artık farkına vardı.
 
Tabii farkına varamayan kurumlar, yapılar da var. Mesela “önderi” ile mevzi gezen lider(!) farkında olmayan bu şaşkınlar arasında. Gerçekten insanın bu arkadaşa bakınca içi acıyor. Baykal buna Meclis koridorlarında dümdüz gidiyormuş; ben Baykal’a yazacağım en ağır eleştirileri yazdım ama buna bir şey yazmak olmaz; faşist bile olamaz bu.
 
Sonuçta devlet, yukarıda yazdığım çerçevenin farkında ve AYM de devlettin en önemli kurumu. Bu yüzden bence sonuç belli gibi. Ancak, AYM’nin kararından sonra nasıl bir süreç bizi bekliyor; 12 eylülde 12 Eylül Anayasası’ndaki en büyük deliği demokrasi adına bu ülke açabilecek mi; bilinemez ama bu sürecin Türkiye’de solu ve sağı yeniden dizayn edeceği çok açık.