Sosyal sermaye

Sosyal sermayeEvrensel, 12.07.2010,

http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=72091
Evrensel, 12.07.2010, İzzettin ÖNDER

Geçen haftaki yazıyı sigara konusuyla bitirmiştim ve bu konuya bu hafta devam edeceğim sözü vermiştim. Bu sözüme sadık kalarak, bugün sigara konusundan başlayacağım ve bu bağlamda, “sosyal sermaye” olgusu ve kavramı hakkındaki tartışmalarla ilgili olarak, yazı boyutunda, bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.
Tütün bir kimyasaldır ve biyolojik bir gereksinim değildir. Sigaraya alışmak (belki!) uzun dönemde biyolojik gereksinim oluşturabilir. Ancak her hastalık gibi bu illet de tedavi edilebilir, tabii eğer istenirse! Sigara içilen bir ortamda tüm bireyler de pasif içici konumunda olur. Sigara içen bir bireyin bir dizi hastalığa yakalanma olasılığının diğerlerine göre çok daha yüksek olduğu tıbbi olarak da kanıtlanmış durumdadır. Şimdi, eğer bu savlar doğru ve geçerli ise sigara içme davranışını (1) insan hakkı açısından, (2) sosyal sermaye açısından irdeleyelim.
İnsan hakkı olgusu ve kavramı, salt bir bireyin kamu organları karşısında ya da diğer bireyler karşısındaki hakkı olarak görülemez. İnsan hakkı, en geniş anlamıyla bireyin biyolojik, zihinsel ve psikolojik dokularının bir bütünsellik içinde korunması anlamına gelir ve bu amaca yönelik tüm önlemleri içerir. Bu nedenle bireyin intihar hakkı sorgulanır, ötanazi hakkı(!) tartışılmakta; bu nedenle ileri toplumlarda ve sosyalist yönetimlerde bireyin devresel tıbbi kontrole girmesi birey iradesine bırakılmaz; bu nedenle dağcılık ve derin su dalgıçılığı çok sıkı kamusal denetimle gerçekleştirilir, vs... Bu konularda kamu otoritelerinin bireyin çıkarları doğrultusunda zorlayıcı otoritesi söz konusudur. Bu otorite bireyin özgürlüklerini sınırlamaz, tam tersine, onu özgürleştirir.
Sigara olayında devletin sadece aktif içicilerin değil pasif içicilerin hakkını koruması da kaçınılmaz bir kamu görevidir. Sigaranın dışsallık etkisi sadece pasif içicilerin gördüğü zarar şeklinde karşımıza çıkmaz. Sigara içiciliğinin, özellikle de bir aile içinde, ailenin diğer fertleri arasında özenti veya heves oluşması, toplumsal ortamlarda ise eğilimli bireylere kolaylaştırıcılık işlevi görmesi de ciddi dışsallık ögeleridir.  Bu tür dışsallık ögelerinin önlenmesi de kamusal görevlerdendir.
Sigaranın yol açtığı hastalıklara ve sair tedaviye muhtaç bozukluklara yönelik tıbbi müdahaleler toplumsal maliyettir. Teorik kanıtı zor olmakla beraber, kanıtlandığı takdirde kesinlikle şu ileri sürülebilir ki; sigara içmede ısrarlı bir bireyin tıbbi masrafının topluma yıkılması, kesinlikle bir sosyal hak olarak değil toplumsal istismar olarak görülmelidir.
Bu mülahazalarla ben sigara konusunu kesinlikle bir insan hakkı olarak göremiyorum. Sigara tiryakiliği, olsa olsa tütün ve tütün ürünleri tekellerinin halkları metalaştırması ve köleleştirmesi olarak algılanmalı ve devletlerin halkları bu beladan çekip kurtarması bir insan hakkı gereği olarak görülmelidir.
Meseleye sosyal sermaye açısından bakmaya yönelirken, kısaca sosyal sermaye kavramını tanımlamak gerekir. Disiplinlerarası bir olgu olan sosyal sermaye konusunu iktisadi olarak ele alınca, toplumda bireyler arasındaki iletişim ve davranışların bireylere ve topluma yarar sağlayıcı biçimde şekillenmesi olarak tanımlayabiliriz. Şöyle ki; toplumsal bir maliyete katlanmadan, salt bireylerarası davranışlar yoluyla bireylerin ve toplumun refahı yükseltici davranış kodlarının tezahürü sosyal sermaye olgusunun varlığına işaret eder. Bir basit örnek vermek gerekirse, zaruri ve istisnai durumlar hariç, otobüse binerken bireylerin akbillerini ya da parayı hazırlamayıp, bindikten sonra çantasını açıp para veya akbil araması bir sosyal sermaye zafiyetidir. Her bir yolcunun böyle davranışı onbeş saniye alsa, beş yolcu aynı işlemi tekrarlasa, otobüse beş yolcunun binmesi bir dakikanın üzerinde bir zaman alır. Bu durum, kamu hizmetinin aksaması ve diğer yolcuların haklarına tecavüz anlamına gelir.
 
Üstelik, bu durumun diğer bireyler için bir öğrenme yolu olması, zamanla toplumda çok büyük zaman kaybı ve israfına yol açabilir. Sosyal sermaye, olumlu ya da olumsuz davranışların kopya yoluyla toplumda yaygınlaşması sonucunda olumlu ya da olumsuz yönde yaygınlaşır. O nedenle, sosyal sermayenin toplumsal olumlu yönde sonuç oluşturması, tüm bireylere davranışlarında ciddi sorumluluk yükler, ki bu durum aynı zamanda ciddi bilinç seviyesini gerektirir. Sigara tiryakiliğini insan hakkı olarak görenlerin yanlış bilincine ithaf ediyorum bu yazıyı! Umarım, Anayasa Mahkemesi de bu konuyu “sosyal sermaye” açısından ele alır!