Deniz için,

Deniz içinCumhuriyet, 17.10.2010,

http://www.haberyazan.com/deniz-icin-makale,849.html
Cumhuriyet, 17.10.2010, Orhan BURSALI, obursali@cumhuriyet.com.tr
 
Deniz Som kapı komşumdu gazetede. Okurlarla arasında doğrusu iyi bir iletişim kurmuştu köşesinde.
Hatta diyebilirim ki, Vaziyet Cumhuriyet’in okurlara açık tek köşesiydi; okur orada nefes alıp veriyordu.
Deniz Vaziyet’i başarıyla diri tuttu, dik tuttu, keskin tuttu, renkli tuttu, okurun en çok baktığı, okuduğu köşelerden biri yaptı.
Epey uzun bir zamandır Deniz’in yokluğu dolaşıp duruyordu gazetede.
Odası boş ve kapalı.
Hüzün verici bir yalnızlık ve karanlık..
Hey, nerede bu adam!
Ben ki ona “Deniz çok sigara içiyorsun, kapını kapalı tut, kendini zehirliyorsun, kanser olacaksın, bizi zehirleme bari” der dururdum.
Köşelerimizde atışıp durduk sigara yüzünden, kapalı mekânlarda sigara yasağını savunan bize faşistler bile dedi!
Beni üstelik ölümden korkmakla suçladı!
Okurlar ve gazete yönetimi müdahale etti de, karşılıklı sustuk!
Deniz’e küstüm bile!
Ama gazeteye gelmeleri seyrelince ve odası kapalı kalınca uzun süre, bu kez Deniz’i arar oldum.
Hey, nerede bu adam!
***
Geçenlerde odasının kapısı açıktı.
İçeri girdim.
Masasının üzerinde kitaplar yığılıydı.
Arkası, önü, yanı..
Bir deprem olsa, arkadaki kitap yığınının altından çıkamayacak gibiydi.
Doğrusu bu, daha yakışıklı bir ölüm olabilirdi!
Sandalyesine oturdum.
Deniz’in gözüyle çevreyi algılamaya çalıştım.
***
Birden, geçen yılların görüntüleri doldu odaya...
Hastalığını duyunca yüreğime bir sızı saplanmış ve hemen soluğu odasında almıştım.
Masasının yanında durmuştum, gözlerine bakıyordum, bir şey diyemiyordum, ne diyeceğimi bilemiyordum, sanki tutulmuştum.
Saniyeler sonra nedense, sessizliği o bozdu, yüzüme baktı, gülümseyerek dedi ki:
“Yok, akciğerdeki tümörün nedeni sigara değil...”
Bir profesörün görüşünü naklediyordu... Merak ettim, kim, diye...
Deniz sigarakolikti, ama doktorların kendisine “bebeklerinki gibi pemboş akciğerlerin var...” dediğini söylemişti bana.
Demiştim ki: Ya kendini kandırıyorsun ya da doktorların yanılıyor olabilir... Sigaranın verdiği zararı akciğerlerde görmemek mümkün olabilir mi, bilmem. Ama sigara bakmışsın genetiğine hasar vermiş...
Nedense, sigara ile hastalığı arasında bağlantı kurmaya kesinlikle yanaşmadı ama hastalığı ortaya çıkınca sigarayı da bıraktı hemen...
İlk tedaviden sonra görüştüğümüzde, “İçimdeki hayvanı tepeledim” demişti!
Görüntüler üst üste bindi, Cağaloğlu’ndaki bina, toplantılar, konuşmalar ve türlü çeşitli bir dizi şey. Karmakarışık.
12 Eylül sonrası gazeteciliğin, Cumhuriyet’teki parlak yıldızıydı Deniz. Haberlerinde askerlere ve uygulamalarına karşı eleştiriyi haberin içine yedirirdi, herkes anlardı, merakla beklerdi Deniz’in haberlerini, satır içlerine sinmiş eleştirileri okumak için.
“Türban” ve “Bilim, Toplum ve İnsana Bakış” kitaplarımın kapak resimlerini düzenlemişti!
Sonra birden görüntüler bıçak gibi kesildi odasında. Sessizlik. Odasıyla baş başa kaldım. Sonra kalktım.
Vaziyet budur Deniz!
Vaziyetsiz bir gazete bıraktın bize.
Eksildik ve yoksullaştık. Renklerimizden biri soldu!
Ama biliyoruz ki, kayıpların, gidenlerin, görevini tamamlayanların yerini yeni Deniz’ler alacak. Hep böyle değil mi!
***
Cumhuriyetin kazanımlarını sonuna kadar savunmakta amansız, çok çalışkan, düşüncelerinde ve yapmak istediklerinde keçi gibi inatçı, sapına kadar Cumhuriyetçi bir arkadaşımızı yitirdik...
Deniz’i sonsuzluğa uğurladık dün..
Ama Deniz dolaşıp duracak aramızda; arkadaşları, tanıdıkları, sevenleri yaşadığı ve onu andığı sürece...
Hayat ve ölüm, işte böyle bir şey..