Babam ve sigara

Babam ve sigaraMilliyet, 05.12.2010,

http://www.milliyet.com.tr/babam-ve-sigara/can-dundar/guncel/yazardetay/05.12.2010/1322278/default.htm
Milliyet, 05.12.2010, Can DÜNDAR, can.dundar@e-kolay.net
 
Sigara hepimizden hayırlı ve sadık dostu, yanından ayırmadığı yavuklusuydu babamın...
Ben geldiğimde uzun zamandır beraberlerdi.
Ben varken de hep dudak dudağa oldular.
65 sene boyunca hiç ayrılmadılar.
Taa ki önceki haftaya kadar...
* * *
15 yaşında tutulmuştu ona...
Tiryakisi olmuş, hayatını paylaşmıştı.
Dertlendiğinde içine çekmiş, sevindiğinde dumanını saçmış, öfkelendiğinde üstüne basmış, ilham geldiğinde kutusuna yazmıştı. 
Onsuz hiçbir şeyin tadı yok gibiydi:
Yola mı gidilecek; bir sigara yakılmalıydı.
Kahve mi içilecek; bu keyif yalnız bırakılmamalıydı.
Tek başına da içilmez ya; ille herkese tutulmalıydı.
Sigara, ince, uzun parmaklarının arasındaydı her daim...
Paketi gömleğinin cebinde, ciğerinin üstündeydi; dumanı ciğerinin içinde...
Son izmaritin koru, bir yeniye ateş olurdu.
Babamı hep ağzından üfürdüğü o laciverdi dumanın arkasından gördüm sanki...
“Çamlığın başında tüter bir tütün
acı çekmeyenin yüreği bütün...”
Ne zaman sarılsam, tütün kokusu yanağındaydı, külü kucağında, izmariti tablasında...
Ben içmeye niyetlensem, ilk paketi cebime yerleştirmeye hazırdı. Hiç içmediysem de hep nasiplendim dumanından...
Hepimizin içine işleyen bir yol arkadaşlığıydı onlarınki...
Biri ihtirasla emdikçe, diğeri onun için harlanıp tutuştu.
Yıllar yılı birbirlerini yakıp tükettiler karşılıklı...
Sonunda ikisi de küle döndü.
* * *
Nasıl bir aşksa, her nefeste kendisini nefessiz bıraktığını, içten içe zehirlediğini biliyor, ancak gaddar yoldaşından, sevgili celladından vazgeçemiyordu. Biz kötüledikçe daha da tutkuyla bağlanıyordu hatta... Ona keyif veren tek şeydi adeta...
Yaşlanıp en sevdiklerini zor hatırlar hale geldiğinde dahi unutmadı babam sigarasını...
Kesmek istedik; “Bu yaşta ayrılık acısı, hastalıktan fenadır” dediler. “Mutluysa ayırmayın” diye tembihlediler.
Bayram öncesi düşüp kaburgasını kırdığında “Eyvah akciğerine batacak şimdi” diye kaygılandık.
“Meraklanmayın” diye güldü doktor:
“Ciğer kalmamış ki; sönmüş sigara sayesinde...”
Elimizdeki röntgen filmi, 65 yıllık bir ihanetin belgesiydi sanki...
Onca yılın keyfi, kederi, katran olup yerleşmişti ciğerine...
“Sen beni yaktın bunca sene; sıra bende” dercesine...
* * *
Vedalaşmaları mecburiyetten oldu.
Sonuncuyu içerken, ilkindeki heyecanı yaşadığına eminim... Ama onun koru, bir yenisini ateşleyemedi.
Babam öksürük nöbetlerinde hâlâ onun için yanıp tutuşuyor şimdi...
Sigaraysa, bizimle işini bitirdi; başka dudaklarda geziyor.
Nihayet o eski, laciverdi dumanı çekildi babamla aramızdan...
İlk kez tütün kokusu yok, öptüğüm yanaklarında, okşadığım saçlarında...
Kucağı külsüz.
Dışarıda haddinden fazla uzamış bir güz...
Yalancı bahar, nazlı güneş...
Ardından yaman bir kış geleceğini iyi bildiğimiz, ama yine de hiç bitmesin istediğimiz güzelim pastırma yazı...
Ekâbir sonbaharın uzatma dakikaları...
Ne kadar uzarsa o kadar iyi...